Iyi ki şükredebiliyorum
Her sene Türkiyeden gelince muhakkak aynı şeyi hissederim: yalnızlık. Yaklaşık 2-3 hafta boyunca kendimi dünyanın en mutsuz, şanssız, ve talihsiz insanı gibi hissederim. Bu senede aynısı oldu. Günlerdir odamda ya dizi izliyorum yada kitap okuyorum. Hani hamile kadınlar doğum yaptıktan sonra kısa bir dönem depresyona girerler ya, ingilizcede "postnatal depression" olarak bilinen bir hadise, aynen öyle bir durum benimkiside. Onlar doğurduktan sonra depresyona giriyorlar, ben türkiyeden döndükten sonra. Yani ani bir değişimden sonra. Her gurbetçinin hissettiği bir duygudur, eminim.
Gece gündüz dinlemeden şu kısacık hayatımda yapmış olduğum her saçmalığı, aldığım her kararı, ve söylediğim her cümleyi yargılıyordum. Keşke diyordum, keşke öyle yapmasaydımda böyle yapsaydım. Kendimle başbaşa kalmıştım, aklımdan bir sürü düşünce geçiyordu. Ingilterede buna "overthinking" denilir. Ben bir over-thinker'ım. Gereğinden fazla düşünen yani. Hatta her sene sıcaktan dolayı kolumda oluşan egzamayı bile kanser gibi görmeye başlamıştım. Ciddi ciddi kanser olabileceğimi düşünüyordum. Hayır şizofren yada psikopat değilim, kendi başınıza sizde uzun süre düşünürseniz sizde bu hale gelirsiniz.
Bunun üstüne bide üniversite stresi olunca üzüntü bende tavan yaptı. Acaba tutturabilecekmiyim? Kazanacakmıyım? Emeğimin karşılığını alabilecekmiyim?
Kaderde yazılı olan şeyleri bile çok düşünmeye başlamıştım. Ve kendimi çok üzmüştüm.
-"beyza niye yalnızsın, arkadaşlarına noldu?"
Valla arkadaşlarımın hepsi hala tatilde, şaka gibi geliyor kulağa ama şu anda Liverpoolda hiç arkadaşım yok. Biri Türkiyede, biri Suudi Arabistanda, biri Ispanyada, diğeri Rusyada vs vs vs. Liste uzar.
Ondan evde tıkılı kaldım. Ve düşüncelerimle baş başa kaldım. Tatilimin geri kalanını kitap okumakla geçirmeye karar verdim. Yeni bir kitap bitirdim ve beni bu durumdan az çok kurtaranda o kitabın yazarı oldu, Nil Karaibrahimgil. Kelebek'te yayınladığı yazıları kitap haline getirmiş, adı "Kelebeğin Hayat Sırları". 15-35 yaş arası tüm insanların okuyabileceği bir kitap bence. Neden limit 35? Benim görüşüme göre 35 ten sonra insan yaşlanır, ve artık hiperaktif değildir, ondan 35 yaşından büyüklere göre bir kitap değil bence. Şimdi benim okuyucularımın büyük bir kısmı 35 yaş üstü biliyorum, affedin benden nefret etmeyin :) şaka şaka, Nil'in kitabı hayat dersleri veriyor, ve bence 35 yaşından büyüklerin hayat dersine ihtiyacı yok, çünkü sizler zaten hayatı biliyorsunuz.
Neyse, konumuza dönelim. Nil diyorki,
"Hapşırır gibi keşkeliyoruz. Bu hafta büyük küçük bir sürü şeye keşkeleyip durduktan sonra, kendimden usandım. Bu düşünceyi topyekûn defetmek istedim bünyemden. Keşke'nin yerine koyacak bir şeye ihtiyacım vardı ve buldum. Iyi ki.."
Bende oturdum, herşeye iyiki dedim.
Iyi ki burdayım. Iyi ki arkadaşlarım var.
Iyi ki okulda çenemi tutmamışım, iyi ki o çocuğa şişko dediklerinde "kendinize bakın aptallar" demişim.
Iyi ki bir sınıf tekrarlamışım, çünkü olgunlaşmamda çok faydası oldu.
Iyi ki liseyi bitirmişim.
Sonra durdum. Iyi ki mi? Peki ya şükür desem?
Şükürler olsun..
Annem, babam, kardeşim var.
Yürüyebiliyorum,
Gülebiliyorum.
Okuyabiliyorum.
Yazabiliyorum.
Anlayabiliyorum.
Görebiliyorum.
Duyabiliyorum.
Şükürler olsun her olana, şerre de hayra da şükürler olsun.
Şükürler olsun karar verdiren bir aklım var. Konuşabilen cümle kurabilen bir dilim var. Şükürler olsun Ingilterede liseyi bitirdim.
Bu liste uzadı.
Iyi ki şükredebiliyorum, bunada şükür.
Ve sonra dedimki ya okadar çok iyi kilerim ve şükürlerim var ki üzülmeme fazla düşünmeme gerek yok!
Hayatta fazla düşünmemek lazım. Herşey nasip kısmet, Allah var gam yok!
Herşeye şükürler olsun.
Ben Nil'in tavsiyesini dinledim.
Sizde benim tavsiyemi dinleyin.
Can bildiğim Allah'a emanetsiniz güzel insanlar..
Gece gündüz dinlemeden şu kısacık hayatımda yapmış olduğum her saçmalığı, aldığım her kararı, ve söylediğim her cümleyi yargılıyordum. Keşke diyordum, keşke öyle yapmasaydımda böyle yapsaydım. Kendimle başbaşa kalmıştım, aklımdan bir sürü düşünce geçiyordu. Ingilterede buna "overthinking" denilir. Ben bir over-thinker'ım. Gereğinden fazla düşünen yani. Hatta her sene sıcaktan dolayı kolumda oluşan egzamayı bile kanser gibi görmeye başlamıştım. Ciddi ciddi kanser olabileceğimi düşünüyordum. Hayır şizofren yada psikopat değilim, kendi başınıza sizde uzun süre düşünürseniz sizde bu hale gelirsiniz.
Bunun üstüne bide üniversite stresi olunca üzüntü bende tavan yaptı. Acaba tutturabilecekmiyim? Kazanacakmıyım? Emeğimin karşılığını alabilecekmiyim?
Kaderde yazılı olan şeyleri bile çok düşünmeye başlamıştım. Ve kendimi çok üzmüştüm.
-"beyza niye yalnızsın, arkadaşlarına noldu?"
Valla arkadaşlarımın hepsi hala tatilde, şaka gibi geliyor kulağa ama şu anda Liverpoolda hiç arkadaşım yok. Biri Türkiyede, biri Suudi Arabistanda, biri Ispanyada, diğeri Rusyada vs vs vs. Liste uzar.
Ondan evde tıkılı kaldım. Ve düşüncelerimle baş başa kaldım. Tatilimin geri kalanını kitap okumakla geçirmeye karar verdim. Yeni bir kitap bitirdim ve beni bu durumdan az çok kurtaranda o kitabın yazarı oldu, Nil Karaibrahimgil. Kelebek'te yayınladığı yazıları kitap haline getirmiş, adı "Kelebeğin Hayat Sırları". 15-35 yaş arası tüm insanların okuyabileceği bir kitap bence. Neden limit 35? Benim görüşüme göre 35 ten sonra insan yaşlanır, ve artık hiperaktif değildir, ondan 35 yaşından büyüklere göre bir kitap değil bence. Şimdi benim okuyucularımın büyük bir kısmı 35 yaş üstü biliyorum, affedin benden nefret etmeyin :) şaka şaka, Nil'in kitabı hayat dersleri veriyor, ve bence 35 yaşından büyüklerin hayat dersine ihtiyacı yok, çünkü sizler zaten hayatı biliyorsunuz.
Neyse, konumuza dönelim. Nil diyorki,
"Hapşırır gibi keşkeliyoruz. Bu hafta büyük küçük bir sürü şeye keşkeleyip durduktan sonra, kendimden usandım. Bu düşünceyi topyekûn defetmek istedim bünyemden. Keşke'nin yerine koyacak bir şeye ihtiyacım vardı ve buldum. Iyi ki.."
Bende oturdum, herşeye iyiki dedim.
Iyi ki burdayım. Iyi ki arkadaşlarım var.
Iyi ki okulda çenemi tutmamışım, iyi ki o çocuğa şişko dediklerinde "kendinize bakın aptallar" demişim.
Iyi ki bir sınıf tekrarlamışım, çünkü olgunlaşmamda çok faydası oldu.
Iyi ki liseyi bitirmişim.
Sonra durdum. Iyi ki mi? Peki ya şükür desem?
Şükürler olsun..
Annem, babam, kardeşim var.
Yürüyebiliyorum,
Gülebiliyorum.
Okuyabiliyorum.
Yazabiliyorum.
Anlayabiliyorum.
Görebiliyorum.
Duyabiliyorum.
Şükürler olsun her olana, şerre de hayra da şükürler olsun.
Şükürler olsun karar verdiren bir aklım var. Konuşabilen cümle kurabilen bir dilim var. Şükürler olsun Ingilterede liseyi bitirdim.
Bu liste uzadı.
Iyi ki şükredebiliyorum, bunada şükür.
Ve sonra dedimki ya okadar çok iyi kilerim ve şükürlerim var ki üzülmeme fazla düşünmeme gerek yok!
Hayatta fazla düşünmemek lazım. Herşey nasip kısmet, Allah var gam yok!
Herşeye şükürler olsun.
Ben Nil'in tavsiyesini dinledim.
Sizde benim tavsiyemi dinleyin.
Can bildiğim Allah'a emanetsiniz güzel insanlar..
Yorumlar
Yorum Gönder
Eleştiri, öneri, tavsiye ve genel yorumlarınızı bekliyorum : )
-Beyza